Yazar : kizilcabolukvakfi

https://www.kizilcabolukvakfi.com - 16 Gönderiler - 0 Yorumlar
Eğitim

Kızılcabölüklüler Vakfı’ndan 8. Denizli Kitap Fuarı’na Anlamlı Ziyaret

kizilcabolukvakfi

Kızılcabölüklüler Vakfı’ndan 8. Denizli Kitap Fuarı’na Anlamlı Ziyaret

Kızılcabölük’teki üç ilköğretim okulunun öğrencileri, Vakıf Başkan Yardımcısı İsmail Uğur Gülbahçe eşliğinde Denizli Kitap Fuarı’nı ziyaret etti. Hemşehrimiz Yazar Nurdan Taydaş öğrencilerle buluşarak kitaplarını tek tek imzaladı.

Denizli Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 8’incisi düzenlenen Denizli Kitap Fuarı, yayınevleri ve yazarların yoğun ilgisiyle kapılarını kitapseverlere açmaya devam ediyor. Fuarın en özel ziyaretlerinden biri ise Kızılcabölüklüler Vakfı tarafından gerçekleştirildi.

Kızılcabölüklüler Vakfı, Kızılcabölük’teki üç ilköğretim okulunda öğrenim gören öğrencileri Vakıf Başkan Yardımcısı İsmail Uğur Gülbahçe eşliğinde fuara getirerek, öğrencilerin kitaplarla ve yazarlarla buluşmasına vesile oldu. Öğrenciler, öğretmenlerinin nezaretinde fuarı gezerek yeni kitaplar keşfetti, etkinliklere katıldı.

Ziyaret kapsamında, hemşehrimiz Yazar Nurdan Taydaş da öğrencilerle bir araya geldi. Taydaş, standını ziyaret eden öğrencilerle samimi bir sohbet gerçekleştirdi ve tüm öğrencilerin kitaplarını tek tek imzalayarak onlara unutulmaz bir anı bıraktı.

Kızılcabölüklüler Vakfı, öğrencilerin kültürel gelişimine katkı sağlamayı amaçlayan bu tür etkinliklerin önemine vurgu yaparak, ilgisi ve misafirperverliği için Yazar Nurdan Taydaş’a teşekkür etti.

  1. Denizli Kitap Fuarı, 7 Aralık’a kadar kitapseverleri ağırlamayı sürdürüyor.

Yemek Kültürü

KIZILCABÖLÜK YEMEKLERİ

kizilcabolukvakfi

TARHANA:

1 Kilo kadar buğday tarnalık olacak şekilde, ince öğütülür. Hazırlanmış bu malzeme bir kenarda bekletilirken 2 kova su, kazanda kaynatılır. Fokurdamaya başladığında 2 avuç kadar tuz konur. Karıştırılır. Ocaktan indirilen kaynar suyun içine hazırlanmış olan un yavaş yavaş konur ve tarna küreği ile karıştırılır. Sonra tekrar ocağa konur. 3 defa karıştırılır pişirilir. Her karıştırma sonrasında kazanın ağzı sini ile kapatılır. Pişirme işlemi bitince ocaktan indirilir. Azıcık bekletilir ve sonra parçalara ayrılır. Bu ara, 3 kilo kadarlık bir kese yoğurdundan (inek yoğurdu) hazırlanan ayran soğumağa bırakılmıştır. Bu pişirdiğimiz hamur üzerine yavaş yavaş ayran ilave edilerek yoğrulur. Yaklaşık birer kg’lık parçalara ayrılarak küpün içine konur. Ayırma işlemi yapılırken gelenek olduğu üzere bu ebemizin, bu dedemizin, bu ağamızın, bu peygamberlerimizin, bu gelmiş geçmişlerimizin”..denir. Bu parçalar küpe yerleştirildikten sonra bir cezve kadar üzerine ayran konulur. Ağzı bezle kapatılır.

Her gün karıştırılır. 3 hafta kadar sonra top top parçalanır. Asma yapraklarının üzerine serilir. 15 gün kadar gün ışığında kurutulur. Kuruyan top tarnalar keseye yada küpe konulur.

Yemek yapılması:

Hazırlanmış top tarnadan 2 top alınır, nohutlarla beraber 3 saat kadar ıslatılır. Parçalanmış kemikli et iyice yıkanır. Biraz da et yağı ile birlikte tencereye konur (toprak tencere olması tercih edilir) üzerine nohut ve tarna da konur,su ilave edilir.Az ateşte ağır ağır pişirilir. Pazar günlerinin vazgeçilmez tarna aşının tadı Kızılcabölük’te bir başka olur.

KEŞKEK:

PATLICAN KÖZLEMESİ:

ZEYTİN YAĞLI KIZILCABÖLÜK USULÜ DOLMA

KEDİ KULAĞI KAVURMASI

PİŞİ

GELİN TURŞUSU

KIZILCABÖLÜK KAŞIK HELVASI

BEZİRME:

KIZILCABÖLÜK

Kızılcabölük Dokumacılık ve Tarihi

kizilcabolukvakfi

Kızılcabölük Dokumacılık ve Tarihi

Dokumacılık

Kasabamızda el dokumalarının tarihçesi yaklaşık 600 yıl öncesine dayanmaktadır. Orta Asya’dan göç eden uç beylerimizin bir kısmı, obalarıyla beraber bugünkü Kızılcabölük Beldemizin bulunduğu merkeze yerleşmişlerdir.

O dönemlerde buralara gelen obaların insanları çobanlık işi ile uğraşmaları nedeni ile keçilerinin kılını, koyunlarının yününü kirman adı verilen el aletleri ile eğirip ( işleyip ) kendi ihtiyacı olan giyecek, heybe, çuval, kese gibi eşyaları gerim tekniği ile kendileri dokumuşlardır.

Osmanlı döneminde ise dokumacılık sanatı daha da gelişmiş ve ilerlemiştir. Bu dönemde birçok Sadrazam, Şehzade ve devlet ileri gelenlerinin giydikleri giysilerin kumaşları bu yöremizin dokumalarından temin edilmiştir. Kısacası, Kızılcabölük el dokumacılığı geçmişten günümüze süregelen geleneksel bir yapıya sahiptir.

Evliya Çelebi dahi Seyahatnamesinde bu yöremize yer vermiş, yörenin dokumacılığından Kızılcabölük Çulhacılığı olarak bahsetmiştir.

Yörede bugün ki gelişen teknolojiye rağmen, halen tahta tezgahlarda geleneksel dokumalar yapılmaktadır. Tamamen insan gücü ile çalışan çekme tezgahlarla üretilen kumaşlar yurt içi ve yurt dışı pazarlarda büyük ilgi görmekte ve tercih edilmektedir.
Dokumaların üzerindeki motifler, tamamen yöreye özgü olup, ninelerimizin sandıklarından çıkan orijinalleri ile aynıdır. Her motifin ayrı bir anlamı, kendine özgü bir öyküsü vardır.

Dokumacılıkta eskiden kullanılan bazı aletleri inceleyelim:

EL ÇÖZGÜSÜ

Çözgü: Bir şeyleri çözme eylemini gerçekleştiren araçlar olarak sözlükte yerlerini almışlardır. Fakat dokuma ve tekstil diliyle çözgü,ipliğin dokumaya hazır hale getirilmesi olarak söylenir.

Çözgüler, kalemlere sarılan ipliğin(günümüzde kalemlerin yerini bobinler almıştır) makineler ile yumak haline getirilmesi işlemidir. Kısaca çözgünün görevini anlamış olduk.Çözgünün iplikleri takılıp, yumak veya leventlere alınışından bahsedelim, Hep ihtiyarlarımızdan,

dedelerimizden, ninelerimizden duyarız:Kızılcabölük dokuması bu günlere geldi ama nasıl geldi, Hiç bir makine, elektrik gücüyle kumanda edilemiyordu, Her iş. Kolla yapılıyordu. İpliklerin el çıkrıklarında sarılıp el tezgahlarında dokununcaya kadar.

Bu elle yapılan bir dokumanın işlem sırası El Çözgüleri. İplikler sarıldı, toplandı, getirildi çözgüye. Dokunacak kumaşın özelliğine rengine göre, değerine göre kalemler koşulurdu. Çözgü, çok dikkat gerektiren bir işti. Çünkü, hatalı koşulan kalemler, hem deseni, hem de dokunacak kumaşın özelliğini kaybetmektedir. Koşulan kalemlerin uçları, seyrek dişli taraklardan geçirilirdi. (Tarak, halk deyimiyle demdir)

Seyrek dişli taraklardan geçirilen ipliğin ucu dokunacak kumasın kaç dişli olacak ise bu hususu dokumanın içinde o gayet iyi bilirler Örneğin, dokuma aşamasında 1.cm ye düşen ipliğin sayısı kaç ise; çarşaflar piyasa olarak 9 tarak 10 tarak diye adlandırılır.) istenilen dişli taraklardan geçirilir. ipliklerin uçları hepsi bir arada toplanıp ağaç bobinlere bağlanır. Kolu çevirerek çözme işlemine geçilir. Yumaklara çözülecek ipliğin metre olarak eski saatlerden bir mekanik kurulur ve zamanlama yapılır.Burada dikkat edilecek diğer husus, ağızlık dediğimiz olayın gerçekleşmesidir.Ağızlık, tezgahlarda ipliklerin tarak ile işlenti arasında yaklaşık olarak 30 derecelik açıdır.Bu konu çok önemlidir.Beldemizde tek numunelik Tekstil Lisemizde vardır.

KALEM ÇIKRIĞI

Kalem Çıkrığı: Günümüzde kullanım alanı oldukça az olan bir dokuma öncesi hazırlık aracıdır. Kasabamızda genellikle 45 yaş neslin daha çok hatırlayacakları ve onların çocukluklarında daha çok kullanılan bir araçtır.

Çıkrık: Geniş kasnak veya tekerlek yada kol yardımıyla belli bir uzaklıktaki mil vb gibi aygıtları hareket ettirmek özelliğine sahip basit makinelerdir.

Kalem Çıkrıkları: El tezgahlarının yaygın olduğu dönemlerde motorlu tezgahların ilk çıkış dönemine rastlayan tarihlerde yaygın kullanım alanı vardı. Günümüzde çok az da olsa hala kullanılmaktadır.

Kasabamızda çıkrıklar genellikle kalem adı verilen bir nevi kapaklar üzerine iplik sarma işlemi gerçekleştiren araçlardı. Geniş teker biçiminde çizgi çizgi hoş görünümü olan bu araçlar kalem sarmada ya da ipliği bükmede kullanılırdı. teknolojinin gelişmesi neticesi bobin var makinelerinin çıkmasıyla yavaş yavaş ortadan kalktı.Anılarda eski günlerden birer hatıra olarak yerlerini aldılar,Kalem sarma işlemi şöyle başlar: Tezekirden alınan ağızlık iplikler, aharlarda deterjanla güzelce yıkanır. Çizmelerle çiğnenir ve ipliğin açık kahverengi suyu akıtılır. İplik temizlenir. Hain iplik eğer boyanacaksa toprak dağarlarla boyanır. Uzun sırıklara geçirilip sokaklara asılıp kurutulurdu. Kimi zaman haşıl tutkunu olur onları da ıslatıp sarılırdı. Haşıl tutkunu ise ipliğin haşıllama sırasında kimyasal maddelerle oluşan kristal tuz biçiminde ipliğin birbirine yapışmasına denirdi.Gerek kuru, gerekse yaş kullanılmasına rağmen genelde kalem yaş sarılırdı. Haşıl tutkunu zorluk çıkarmaması için yaş sarılırdı. İplik ağızlıkları ikili üçlü çaralara takılır. Kalemler iğlere takılır. Ağızlığın (ipliğin) ucu kalemlere ardılır.Çıkrığın kolu saat yel kovanı yönünde çevrilir ve sarım işlemine haşlanır.

Kalemlerin kullanım yerlerine göre ikişer veya üçer ağızlıklı kalemler sarılır. Sarma işlemi bitirilirdi. Kalemler toplanıp sıra çözgüye götürülür. Zamanın el çözgülerinde yumaklar koşulurdu.

Çıkrığın yerine bobin var makineleri almıştır. İnsan gücüne dayanmayan elektrikle çalışan genelde 6- 12 gözlü. kapasitesi fazla, her ebat pamuk ipliğini bobin haline getirebilen makineler çıkrıkla kıyaslanmayacak kadar hızlı çalışmaktadır.Çıkrık yaşantımızda o kadar çok yer etmişti ki bazı ananelerin doğmasına sebep olmuştur.

Beldemizin geçmişinde Çıkrık gecesi yapılırdı.

Çıkrık Gecesi: Her evlenen kızın anne babası düğünden 15 gün sonra yakın akrabalarla toplanıp bir çıkrık ve birde çıkrık döşeği(beldemizde yaygın olan bir nevi döşek) götürürler. oturulur. Sohbet edilir. Tuzlama pişirilir. hep birlikte yenirdi. Çıkrık kullanım alanı daraldıkça geleneklerde kalkmış. yok olmuştur.

Seyrek dişli taraklardan geçirilen ipliğin ucu dokunacak kumasın kaç dişli olacak ise bu hususu dokumanın içinde o gayet iyi bilirler Örneğin, dokuma aşamasında 1.cm ye düşen ipliğin sayısı kaç ise; çarşaflar piyasa olarak 9 tarak 10 tarak diye adlandırılır.) istenilen dişli taraklardan geçirilir. ipliklerin uçları hepsi bir arada toplanıp ağaç bobinlere bağlanır. Kolu çevirerek çözme işlemine geçilir. Yumaklara çözülecek ipliğin metre olarak eski saatlerden bir mekanik kurulur ve zamanlama yapılır.Burada dikkat edilecek diğer husus, ağızlık dediğimiz olayın gerçekleşmesidir.Ağızlık, tezgahlarda ipliklerin tarak ile işlenti arasında yaklaşık olarak 30 derecelik açıdır.Bu konu çok önemlidir.Beldemizde tek numunelik Tekstil Lisemizde vardır.

MASURA ÇIKRIĞI

Masura: Üzerinde atkı ipliği sarılan mekiklere takılıp tezgahlarda kullanılan boyu 18- 20 cm çapı 8 mm başlangıç yarı konik ağaç ve plastik araçlardır.

ÇIKRIK:

Kullanılan alanı bakımından iki tip çıkrık var: Birincisi kalem çıkrığı, ikincisi Masura çıkrığıdır. Bunlar hem yaptığı iş hem de şekil bakımından değişik tiplerde yapılmış basit tarihi dokuma araçlarıdır. Kalem çıkrığı malzeme olarak ağaç kullanılmış masura çıkrığında ise gövde ve ayaklar üzerinde kanalı olan tekerlek ağaç modellerden yapılmış diğer kısımları madeni malzemelerden yapılmıştır. Çıkrık çağı olarak el tezgahları çağında önemli bir yer edinmiştir.Teknoloji geliştikçe modern makineler tasarlanmış ve üretilmeye başlanınca çıkrıklar birer birer yok olmuş, maziye karışmıştır.

Bu çıkrıklar bir bisikletin çalışma prensibinden yola çıkılarak yapılmıştır.

Sarma işlemi: Masuralar iğlere takılır Yine ağızlıklar çaralar takılıp masuraları iplik dolanır. Çaralardan gelen iplik sağ el ile hareket kolu sol ile  sağdan sola (resimdeki ok yönünde) çevrilir. Sağ el ipliği masura bakımından 4-5 cm. zik zak hareketler yaptırarak Mekiği sığacak Ölçülerde sarılır. Bu işleme masır sarma olarak tanımlanır.

Çıkrıkta bazı önemli noktalar şöyle imiş.

*Masura (Masır olarak halkın dilinde söylenir) Masura mekiğin içine sığacak kalınlıkta ve belirli ölçülerde sarılmalı.

* İğleri hareket ettiren urgan zivitlendiğinde daha mukavemet sağlanırmış.

*El tezgahlarında kullanılan masırlar genellikle yaş olarak sarılır. Yaş sarmanın sebebi masuranın üzerine ipliğin yıkılmaması için yaş sarılmış.

ÇIKRIK DÖŞEĞİ

Yurdumuzun çeşitli yörelerine özgü kilimler olduğu gibi; Beldemiz de o kilimlerin, çulların eşdeğerinde eski giyeceklerin işe yarayan kısımlarından mesela bir gömleğin arka kısmını yamayarak birleştirerek hatalı çıkmış kumaşlarda, çarşaflardan, dört beş katlı birleştirip diktiklerinde güzel bir döşek oluyor.

Kasabamızda hala çıkrık döşeklerini özellikle özellikle yaşlı ninelerimizin evlerinde bulunur.

Not: Bu yazı vakfımızın çıkarmış olduğu Kızılcabölük gazetesinde yayınlanmıştır. Bilgileri derleyen ve resimleyen kişi Eşref DOĞU kardeşimizdir.

ALINTI: https://www.kizilcaboluk.biz/beldemiz-hakkinda/dokumacilik/

Sınıflandırılmamış

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

kizilcabolukvakfi

24 Kasım Öğretmenler Günü ilk ne zaman kutlandı, tarihi ve
önemi

Ulu Önder Atatürk’ün Başöğretmenlik ünvanının resmileştiği gün ülkemizde
Öğretmenler günü olarak ilan edilmiş ve her yıl bu tarih, böylesine
saygıdeğer mesleği icra eden öğretmenler için yapılan tören ve kutlamalarla
bilinmektedir. Bu kapsamda vatandaşlar 24 Kasım öncesinde bu güne ilişkin
anlam ve önemi araştırmasına çıktı. Peki, Öğretmenler Günü neden
kutlanır, nasıl ortaya çıktı? 24 Kasım Öğretmenler Günü ilk ne zaman
kutlandı, tarihi ve önemi nedir?

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ İLK NE ZAMAN KUTLANDI?
ÖĞRETMENLER GÜNÜ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

1981 yılından bu yana kutlanan öğretmenler günü 11 Kasım 1928’de
Atatürk’ün Başöğretmen ünvanını almasıyla belirlenmiş olan bir tarihtir. Ulu
Önderimizin 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında onun bu ünvanı
aldığı yıldönümlerinde ülke çapında bu tarihin tüm öğretmenlere armağan
edilmesine karar verilmiştir…

ÖĞRETMENLER GÜNÜ NASIL VE NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?

Türkiye’de her yıl 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak kutlanır. Bu, 1981
yılında başlamış bir uygulamadır.
24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti devletininin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk’ün “Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği gündür.
Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürk’e “Millet Mektepleri
Başöğretmenliği” unvanını 11 Kasım 1928’de yaptığı toplantıda vermiş ve
bu unvan, 24 Kasım’da Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayımlanması
ile resmileşmişti.
Atatürk’ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında onun “başöğretmen”
oluşunun yıldönümlerinde ülke çapında Öğretmenler Günü kutlanmasına
karar verildi. Öğretmenler Günü ile ilgili kutlamalar, 26 Kasım 1992’de
Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Öğretmenler Günü Kutlama
Yönetmeliği çerçevesinde gerçekleşir.

Etkinlikmoda

Kızılcabölük Moda ve Tekstil Defileler

kizilcabolukvakfi

Kızılcabölük dokumacılık ve defileler

Geçmişi 600 yıl Anadolu topraklarında Egenin incisi Denizli iline 30 dakika uzaklıkta olan Kızılcabölük, Dokumacılık mesleği atadan toruna aktarılan Çulhacılık mesleği olarak adlandırılmıştır. İlk başlangıç noktası olan dokumacılık günlük ihtiyaçların karşılanması için dokunmuş kumaşlardır. Taleplerin artması ile Dokuma kumaşlar çeşitlilik artarak farklı kullanım amacı özelliği ile günümüze modernize edilerek hem üretim yapan araç gereç hemde kumaşlar geliştirilmiştir.

Kızılcabölük dokumacılıkta bölgede isminden çoğu kez her platformda söz ettirmiş bir marka beldelerden biri olmuştur. Bunlardan en önemli olanı belde tanıtımı için Önemli yeri olan vakfımız ve o dönemlere rastlayan Kızılcabölük  Belediyesi beraber organize ettiği festivallerin Tekstil ve Moda kulvarlarında gerçekleştirilen etkinlikler büyük ses getirmiş ünlü modacılara kapısını açmıştır.

Zühal Yorgancıoğlu’nun Kızılcabölük Kumaşları ile Gerçekleştirilen defileler

Kızılcabölük 1990 lı yıllarda fantazi kumaş üretiminin başlangıcı olarak gömleklik ve hazır giyimde geniş yelpaze sunarak geleneksel doku, geleneksel teksil kimyası, teknik çalışmalar ile büyük ivme kazanmıştır.

Zühal Yorgancıoğlu ile Kızılcabölük Kumaşları 2000 li yıllardan sonraya rastlamıştır. Her yıl Geneksel olarak gerçekleştirilen

Geleneksel Kızılcabölük Kültür, Sanat, Tekstil Ve Moda Festivali

Kapsamında Ünlü modacı ZÜHAL YORGANCIOĞLU ile 2002 yılında Dönemin  Kızılcabölük Belediye  Osman Erkli’nin Festival programı Kızılcabölük kumaşlarının daha fazla kitle ve ilgi odağına ulaşması için yaptığı çalışmalar büyük ses getirmiştir. Kızılcabölük Moda anlamında  İlk Kumaş kreaksiyonu çekimleri Afrodisias’ta gerçekleştirilmiştir.

 

TARİHİ YERLER

Hanife ve Ahmet Paralı Yöresel El Sanatları ve Tekstil Müzesi

kizilcabolukvakfi
  • Kızılcabölük Tekstil Müzesi
  • Tavas, DENİZLİ

Tekstil başkenti Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Kızılcabölük Mahallesi’ne yolunuz düşerse Türkiye’nin ilk Tekstil Müzesi’ne uğrayarak tarihi el dokumalarını, tezgahlar ve tekstil ile ilgili dokümanları inceleyebilirsiniz. Müze, eski Cumhuriyet İlkokulu binası içerisinde yer alır. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’de “Kızılcabölük çulhacılığı”ndan bahsetmiş olması Kızılcabölük’ün dokumacılık geçmişinin 600 yıl öncesine dayandığına işaret eder.

KIZILCABÖLÜKLÜLER VAKFI